Gonca Tokyol
5 min readApr 29, 2020

Homofobi gündeminde LGBTİ’ler | “Diyanet, son açıklamasıyla kapımıza kırmızı çarpı işareti koydu, bunu da benden aldığı vergilerle yapabildi”

İstanbul’da, 2018 yılında polis müdahalesi altında gerçekleştirilen Onur Yürüyüşü’nden (Fotoğraf: Osman Örsal)

“Diyanet, son açıklamasıyla kapımıza kırmızı çarpı işareti koydu, bunu da benden aldığı vergilerle yapabildi.”

Ailesi, arkadaşları ve çalışma ortamı cinsel yönelimini bilse de haberde isminin kullanılmasını istemeyen 27 yaşındaki M.’ye böyle hissettiren Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Ramazan ayının ilk günü yaptığı konuşmadaki sözleri ve ardından yaşanan tartışma.

Hedef haline getirilmiş hisseden bir tek M. de değil.

İstanbul’da yaşayan 31 yaşındaki sanatçı Huo RF, Diyanet İşleri Başkanı’nın sözlerinin ardından başlayan tartışmanın sadece LGBTİ’ler değil belli bir bilinç düzeyindeki her insan için baskı yarattığı yorumunu yapıyor. Yaşananları şok içerisinde takip ettiğini söyleyen genç sanatçıya göre, “dünya küresel ısınma, savaş, açlık, pandemi ve ekonomik sorunlarla mücedele ederken, birçok gelişmiş ülke LGBTİ evlilikleri, yaşamları tanırken, insanlar en temel ihtiyaçlarının peşlerine düşmüşken Erbaş’ın yaptığı bilim dışı açıklamalar kabul edilemez”.

Diyanet İşleri Başkanı: Yılda yüzbinlerce insan, islamî literatürdeki ismi zina olan büyük haramın sebep olduğu HIV virüsüne maruz kalıyor

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, cuma günü Ankara Hacı Bayram Camii’nde temsili olarak kıldırdığı namaz öncesinde okuduğu koronavirüs gündemli hutbede, Ramazan’ın aynı zamana ‘Kur’an ayı’ olduğunu belirtmiş ve İslam’ın adının ‘barış, huzur, kurtuluş’ anlamına geldiğini kaydederek sadece Müslümanlara değil tüm insanlara ‘akla, inanca, mala ve nesle zarar veren şeylerden uzak durma’ çağrısı yapmıştı.

Konuşmasında İslam’ın temizlik konusundaki tutumunu ve sigara ile alkole karşı tavrını hatırlatan Erbaş, daha sonrasında ise “İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lûtîliği, Eşcinselliği lanetliyor. Nedir bunun hikmeti. Hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesidir, bunun hikmeti. Yılda yüzbinlerce insan gayri meşru ve nikahsız hayatın islamî literatürdeki ismi zina olan bu büyük haramın sebep olduğu HIV virüsüne maruz kalıyor. Geliniz bu tür kötülüklerden insanları korumak için birlikte mücadele edelim” ifadelerini kullanmıştı.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş (Fotoğraf: Diyanet İşleri Başkanlığı)

Diyanet İşleri Başkanı’nın evlilik dışı ilişkiyi ve heteroseksüellik harici cinsel yönelimleri ‘hastalık sebebi’ olarak görerek, HIV’ye bu gruplardaki insanların sebep olduğunu savunması, kamuoyunda çok sayıda kişinin tepkisini çekerken İnsan Hakları Derneği (İHD), Erbaş’ın sözleriyle ilgili suç duyurusunda bulundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AKP’li yetkililer, hükümete yakın sendikalar ve sivil toplum kuruluşları ile Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), Saadet Partisi, Büyük Birlik Partisi (BBP) gibi siyasi aktörler ise Diyanet İşleri Başkanı’na destek verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, pazartesi akşamı dijital kabine toplantısı sonrası yaptığı konuşmada, “Herkes haddini bilecek. Diyanet İşleri Başkanlığı’na yapılan saldırı devlete yapılmış sayılır. Diyanet İşleri Başkanımız ilminin, yürüttüğü görevin gereğini yerine getirmiştir. Her sözü doğrudur” derken; bu sözlerin ardından Erbaş’ın açıklamasını ‘halkı kin ve nefrete tahrik’ bağlamında eleştiren Ankara ve Diyarbakır baroları hakkında soruşturma başlatıldı.

“Biz daha görünür oldukça, kalabalıklaştıkça varlığımızı inkar etmek için daha üst perdeden, daha yüksek mevkilerden nefret hutbeleri vermeleri gerekiyor”

Ankara’da sigorta danışmanı olarak çalışan 38 yaşındaki Tunca Özlen, hayatında ilk kez nefret söylemine maruz kalmadığı için son tartışma karşısında çok da sarsılmadığını söylüyor. ‘Devlet cephesinde’ homofobik söylem üretmek adına neredeyse bir bayrak yarışı olduğu yorumunda bulunan Özlen’e göre, bir söylemin sıklığı onun etkisini sınırlıyor.

Tunca Özlen (Fotoğraf: Kişisel arşivi)

“Bizlere sürekli helak olacağımız söyleniyor ama çevreme baktığımda her geçen gün daha fazla kuir’in görünür olduğunu görüyorum. Yükselen eşcinsel düşmanlığı biraz da bununla ilgili. Biz daha görünür oldukça, kalabalıklaştıkça varlığımızı inkar etmek için daha üst perdeden, daha yüksek mevkilerden nefret hutbeleri vermeleri gerekiyor.”

2015 sonrası: Baskılar inanılmaz boyutta arttı

LGBTİ’lerin küçük şehirlerde kendilerini daha çok tehlike altında hissettiğini ve “ya birisi öğrenirse, ailem duyarsa” gibi endişeleri taşıyarak büyükşehirlere geldiğini anlatan M., 2015 yılına kadar ‘nispeten’ kendilerini daha güvende hissettiklerini söylüyor, sonrasında ise bu durum değişmiş, baskı artmış.

“Dışarı çıkıp ‘Biz de varız, alışın, gitmiyoruz’ diyebilecekleri, şehirlerin en renkli günlerinden birisine sahipti eşcinseller. O günden beri baskılar inanılmaz boyutta arttı. Elde edilen kazanımların bir kısmı büyük bir mücadele ile karşılaşılmasına rağmen elimizden alındı.”

Türkiye’de LGBTİ’lerin görünürlükleri ve toplumun en azından bazı kısımlarında ‘kabullenilirlikleri’ 2013 yılında İstanbul’da başlayan ve kısa sürede tüm ülkeyi saran Gezi eylemleri ve sonrasında artmıştı.

LGBTİ hareketinin uzun yıllardır süren mücadelesinin ülkenin genelinde artan politikleşmeyle buluşması sonrasında 2013'te, İstiklal Caddesi’nde gerçekleştirilen Onur Yürüyüşü’ne on binlerce insan katılmış ve o zamana kadar ki en yüksek katılıma ulaşılmıştı. Onur Yürüyüşü bir sonraki sene de büyük bir katılımla gerçekleştirilirken 2015'te ise polis polis etkinliğe müdahale etmişti. Sonraki senelerde de yürüyüşün gerçekleştirilmesine izin verilmedi.

“Ödediğimiz vergilerin gittiği kurumların yöneticileri ağızlarından çıkan her kelimeden sorumludur”

İstanbul’da bir holdingin hukuk departmanında çalışan 34 yaşındaki S. Onur Yürüyüşü’nün gerçekleştirilmesi konusunda daha önce Cumhurbaşkanlığı ile görüşüldüğünü ve bu konudaki tutumun bilindiğini hatırlatarak, artık ‘eyleme geçilmesi gerektiği’ çağrısını yapıyor. Ankara, İzmir gibi baroların yaptığı açıklamaların öneminin altını çizen S.’ye göre asıl gereken benzer bir açıklamanın Barolar Birliği tarafından yapılması, TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nun bu durumu Meclis gündemine getirmesi.

Sanatçı Huo RF (Fotoğraf: Elif Kahveci)

“Ödediğimiz vergilerin gittiği kurumların yöneticileri ağızlarından çıkan her kelimeden sorumludur” diyen sanatçı Huo RF de konuşulacak tek şeyin LGBTİ’ler başta olmak üzere tüm insanların yaşam haklarının yasalarla güçlendirilmesi ve korunması olduğuna inanıyor.

Toplumun uzunca bir süredir kutuplaştığını düşünen sigorta uzmanı Özlen’e göre ise “İktidar cephesinin giderek azalan toplumsal desteğini konsolide etmeye yönelik salvolarının iktidarı/tek adam rejimini desteklemeyen toplumsal kesimleri dolaylı olarak etkiliyor”.

“Yeniden üretilen ayrımcılık ve nefret söylemi belki yakın çevrem tarafından kabul görmüyor ancak karşıma müfredatta, bir haber başlığında, Twitter’da çıkıyor. Bunun insanı tedirgin eden, korkutan bir tarafı olduğu çok açık. Diğer taraftan hızla #LGBTÇocuklarVardır ve #LGBTHaklarıİnsanHaklarıdır düşüyor önüme. Nefretin anti-tezi olan dayanışma, örgütlenme ve rasyonalite sayesinde yeniden güçlendiğimi, yalnız olmadığımı ve bu karanlık günlerin sayılı olduğunu hissediyorum. Ali Erbaş öyle istedi diye helak falan olmuyorum, homofobiklere inat bu süreçten güçlenerek çıkıyorum.”

“Diyanet İşleri Başkanı’nın sözleri bir yandan ‘buradayız ve burada olmaya devam edeceğiz’ hissini kuvvetlendiriyor”

M., son açıklamasıyla kapılarına kırmızı çarpı işaretini koyduğunu söylediği Diyanet İşleri Başkanı’nın ilerleyen günlerde toplumun başka bir grubunu da ‘virüs ve ölüm yaymakla itham edebileceğini’ ve bunun da hem kendisinde hem de çevresinde büyük bir huzursuzluk, güvensizlik yarattığını anlatıyor.

S. de Diyanet İşleri Başkanı’nın beyanının kendisinde korku hissettirdiğini kabul ediyor ama ekliyor, “Ama bir yandan daha müdahaleci, buradayız ve burada olmaya devam edeceğiz hissini kuvvetlendiriyor”.

Diyanet İşleri Başkanı’nın sözlerinin ardından başlayan tartışmanın başta LGBTİ’ler olmak üzere Türkiye’deki diğer ‘makbul olmayan vatandaşlar’ için tedirginlik yarattığını ancak ne haklarında soruşturma açılan ne de herhangi diğer bir duygudaşlarının yalnız olmadığının altını çizen sanatçı Huo RF de ona katılıyor:

“Gerçek ve aslolan mücadele dünyada insan hakları ve eşitliği kabul etmeyen son bireye kadar verilen haklı mücadeledir! Asla yalnız değiliz, LGBTI+ bireyler vardır, gerisi lafı güzaftır!”

Gonca Tokyol
Gonca Tokyol

Written by Gonca Tokyol

Freelance journalist, former senior editor and reporter at T24. Covered a wide range of issues - from terrorist attacks to protests, elections, refugee crisis.

No responses yet