Gonca Tokyol
8 min readSep 21, 2020

Ruth Bader Ginsburg: Yüksek Mahkeme’de yaşanan ölüm ABD başkanlık seçimlerini nasıl etkileyecek?

Supreme Court Justice Ruth Bader Ginsburg speaks with NPR in July. (Shuran Huang/NPR)

ABD Yüksek Mahkemesi üyesi yargıç Ruth Bader Ginsburg’un cuma günü hayatını kaybetmesi, sadece ABD’de değil dünyanın dört bir yanında büyük yankı uyandırdı. Halihazırda 5–4 liberaller aleyhine bir tabloya sahip olan Yüksek Mahkeme’nin Ginsburg’un yerine getirilecek kişiyle birlikte nasıl bir karaktere bürüneceği sadece ABD’nin değil, gelecek on yıllarda dünya genelindeki ilerici hareketlerin yasa düzlemindeki konumunu da belirleyecek.

Peki ya sandığa gidilmesine 50 günden az süre kalmışken yaşanan bu ölüm, ABD başkanlık seçimlerini nasıl etkileyecek?

ABD Yüksek Mahkemesi’nin üyeleri, başkan tarafından aday gösteriliyor ve Senato’dan da onay almalarının ardından göreve getiriliyor. Eğer emekli olmaya karar vermezlerse, ölene kadar görevde kalıyorlar; bu da ölümünden önce Yüksek Mahkeme’deki 4 kişilik liberal kanadın de-facto lideri olan Ginsburg’un yerine getirilecek kişinin, en az 30–40 sene görevde kalacağı ve kararlara etki edeceği anlamına geliyor.

Liberaller, Ginsburg’un ölümünden önce de Yüksek Mahkeme’de azınlıktaydı ancak bazı kararlarda muhafazakar kanattan isimlerle iş birliği yapmayı başarıyorlardı. 87 yaşındaki yargıcın yerini muhafazakar bir ismin alması ise gelecek yıllarda muhafazakar kararların mahkemeye çok daha hakim olması anlamına gelecek.

Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden bu yıl mezun olan ve Türkiye’de ABD siyaseti ile seçimler konusunu en yakından takip eden isimlerden biri olan Yunus Emre Erdölen, Ginsburg’un 3 Kasım’daki seçimlerden önce hayatını kaybetmesinin ABD Başkanı Donald Trump için “büyük bir şans ve fırsat” olduğunu düşünüyor.

Muhafazakarlaşan Yüksek Mahkeme

Başkan Trump, başkanlığı süresince Yüksek Mahkeme’deki en yeni iki ismi belirledi. Bunlardan ilki, 2017’de atanan Neil McGill Gorsuch’tu. Trump, son olarak da 2018’de Brett Micheal Kavanaugh’ı Yüksek Mahkeme’ye taşıdı.

“Bu iki yeni üye de, oldukça muhafazakar, kürtaj konusuna karşı çıkan, eşcinsel hakları konusunda özgürlükçü kanattan olmayan ve genç isimler. İkisi de 50’li yaşlarında ve büyük ihtimalle 30–40 sene boyunca Yüksek Mahkeme’de görev yapabilecekler” diyen Erdölen, Trump’ın görev süresinin bitimine yakın bir kez daha Yüksek Mahkeme yargıcı atama fırsatı yakalamasının bir taraftan da şu anlama geldiğini söylüyor:

“Trump’tan sonra Demokratlar Senato’yu da ele geçirse, başkanlığa Demokrat biri de seçilse ve Cumhuriyetçiler hiçbir seçimi kazanamasa bile büyük ihtimalle Yüksek Mahkeme bundan sonra muhafazakarların çoğunlukta olduğu bir kurum olarak karşımıza çıkacak. Senato ve başkan Demokrat olsa bile, Yüksek Mahkeme yapısal reformaların önünü tıkayacak ve daha muhafazakar tercihlerde bulunacak.”

ABD Başkanı Trump’ın “Yüksek Mahkeme’yi tamamen kökünden değiştirme fırsatı yakaladığını” düşünen Erdölen’e göre, Ginsburg’un ölümü ABD’deki seçim tartışmalarının zeminini de değiştirdi ve hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat ekipler Kasım ayına kadarki planlarını bu vefat üzerinden şekillendirecek.

Trump’ın seçimi kararsız Cumhuriyetçileri nasıl etkileyecek?

Başkanlık seçimleri öncesinde, Cumhuriyetçi Parti içinde “Trump’tan rahatsız olan ama hâlâ kürtaj hakları, eşcinsel hakları, kadın hakları gibi konularda muhafazakar olan bir kesim olduğunu” hatırlatan Erdölen, Trump’ın bu seçmelerin desteğini “Bakın üç tane Yüksek Mahkeme yargıcı atadım ve Yüksek Mahkeme’yi muhafazakarlaştırdım” argümanıyla devşirebileceğini söylüyor.

Trump’ın kişisel dezavantajlarını Yüksek Mahkeme’nin muhafazakarlaştırılması yoluyla bir avantaja çevirebileceği yorumunda bulunan Erdölen’e göre, seçilecek aday büyük ihtimalle “kadın, Hispanik ve muhafazakar” bir profile sahip olacak. Trump’ın son dönemde özellikle muhafazakar Hispanikler arasında oyunu yükseltmeye başladığını belirten Erdölen, Cumhuriyetçi adayın Yüksek Mahkeme’ye Hispanik bir kadın yargıç atayarak bu trendi ileri taşımayı hedefleyebileceğini söylüyor.

ABD Başkanı Trump’ın Ginsburg’un yerine getireceği ismin bir kadın olmasına neredeyse kesin gözüyle bakılıyor. Trump da Cumartesi günü Kuzey Carolina’da gerçekleştirdiği mitingte, adayının “çok yetenekli ve çok cesur bir kadın” olacağını söyledi. Erdölen, bu tercihin arkasında “Trump’ın Biden karşısında en dezavantajlı olduğu gruplardan birinin banliyölerde yaşayan orta sınıf kadın seçmen olmasının” yattığına inanıyor.

ABD Başkanı Trump, Cumartesi günü Kuzey Carolina’daki Fayetteville‘deydi’. (Peter Zay/Anadolu Agency/Getty Images)

“Trump’ın söylemlerinden ve koronavirüs konusunda rasyonel davranmamasından dolayı son zamanlarda Trump’tan uzaklaşıp Biden’a yaklaşan, orta sınıf bir kadın seçmen kitlesi var” diyen Erdölen’e göre Trump’ın genç ve orta sınıftan gelen bir kadın yargıç ataması bu seçmene de bir mesaj verebilir.

Trump, Ginsburg’un ölümünden önce Yüksek Mahkeme’ye sunacağı olası adayların isimlerinin yer aldığı 20 kişilik bir liste açıklamıştı. ABD medyasında yer alan haberlere göre, bu listede öne çıkan kadın adaylar arasında Amy Coney Barrett, Barbara Lagoa, Joan Larsen ve Allison Jones Rushing yer alıyor. Erkeklerin adaylığı tamamen göz ardı edilmese de, ABD medyasındaki genel havaya bakıldığında Trump büyük ihtimalle Barrett ve Lagoa arasında seçim yapacak.

Başkanlık seçimlerinde Trump’ı zorlayacak eyaletlerden biri olan Florida’dan gelen Lagoa, ABD Federal Temyiz Mahkemesi’nde görev yapıyor. Floridalı Cumhuriyetçilerin büyük desteğine sahip olan Lagoa, Küba kökenli olması sebebiyle hem Hispanik oylarına etki edebilir hem de Senato’dan daha kolay onay alabilir.

Barbara Lagoa (Wilfredo Lee/AP Photo)

ABD Federal Temyiz Mahkemesi’nde görev yapan bir diğer isim olan Barrett, muhafazakar çevrelerce oldukça seviliyor. 7 çocuk annesi olan Barrett, kürtaj karşıtı bir Katolik. ABD Başkanı Trump, Yüksek Mahkeme’ye yaptığı bir önceki atama öncesinde de Barrett’la bir araya gelmişti ancak tercihini Kavanaugh’dan yana yapmıştı. Axios’ta Mart 2019'da yayımlanan bir haberde de ABD Başkanı’na yakın üç kaynağın, Trump’ın “Onu Ginsburg’un yerine saklıyorum” dediğini söylediğine yer verilmişti.

Amy Coney Barrett (Julian Velasco/NYT)

Politico’ya konuşan kaynaklar, Hispanik oylarına etki açısından Lagoa’nın elinin daha güçlü olduğunu belirtse de, iki adayın kürtaj konusunda durdukları noktanın da kararda büyük etkisi olacak. Bazı muhafazakar gruplar Lagoa’nın kürtaj karşısındaki tutumunu ‘yetersiz’ bulabilir, Barrett’ın konumu ise Demokratların ‘kaygı verici’ olarak nitelendirdiği bir Katolik olarak çok net.

Cemal Tunçdemir, 2011'de Amerika Bülteni için kaleme aldığı ABD Yüksek Mahkemesi’ne dair yazıda, mahkemenin bazı kararlarının ülkenin politik hayatında da kırılmaya yol açtığı yorumunda bulunuyor ve 1973 tarihli “Roe v. Wade” kararını örnek gösteriyordu.

Yüksek Mahkeme, bu karardaki “kürtaj, bedenin sahibi kadınla doktoru arasındaki mahrem ve şahsi bir mevzudur” içtihadıyla, eyalet yönetimlerinin kürtajı yasaklamasının anayasaya aykırı olduğuna hükmetmişti. Tunçdemir’in yorumu, o zamandan bu yana muhafazakarların, “Yüksek Mahkeme’de bu içtihadı değiştirecek çoğunluğu oluşturmak için muhafazakar üye atayacağını vaadeden başkan adaylarına oy verdiği” yönündeydi.

Atama sürecinde Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasında kutuplaşmaya yol açan kürtaj hakkı, eşcinsel hakları, kadın hakları gibi konuların gündeme gelebileceğini söyleyen Erdölen de, “Bu tartışma özellikle kendi tabanını mobilize etmeye ve kararsız seçmenin Biden oy vermemesini sağlamaya çalışan Trump için bir fırsat olabilir” diyor.

Seçimin gündemini değiştiren ölüm

Trump’ın aday göstereceği ismin Senato’da değerlendirilmesi sırasında Demokrat Başkan Yardımcısı Adayı Kamala Harris’in de senatör olarak rol oynayacağını hatırlatan Erdölen’e göre bu durum, seçimin gündemine “koronavirüs, işsizlik, Trump’ın ülkeyi yönetememesi” gibi başlıklar yerine, Demokratlarla Cumhuriyetçileri ayıran kültürel farkların, Yüksek Mahkeme’nin karar vereceği ‘kürtaj hakkı’ gibi kemiksel konuların gelmesine sebep olacak.

Seçim öncesi tartışmanın güncel meselelerdense Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki tarihsel ayrılığı da ortaya koyan ‘hayati konulara’ gelmesinin “Trump’tan uzaklaşan Cumhuriyetçi seçmenin 3 Kasım seçimleri için Cumhuriyetçi Parti’ye dönmesine neden olabileceğini” söyleyen Erdölen, Demokratların bu konudaki olası konumunu da şöyle anlatıyor:

“Biden ve Demokratlar seçimlere 30 gün kala alelacele bir yargıç atanmasının demokrasiye aykırı olduğu ve kurumlara zarar verdiği söylemiyle Cumhuriyetçilerden kopmaya başlayan küskün seçmene yönelik bir mesaj gönderebilir ve anayasaya aykırı hareket edildiği savunulabilir.”

İki kampanya için de öncelikli şey Ginsburg’un yerine atanacak olan yargıcın nasıl belirleneceği ve bu süreçte neler yaşanacağı olduğunu kaydeden Erdölen, “Şu anda seçimin gündeminin tamamen değiştiğini ve daha kurumsal, daha Amerikan demokrasisi için hayati bir yöne doğru gittiğini söyleyebiliriz” diyor ve ekliyor:

“Çünkü muhafazakarlar Ginsburg’dan boşanacak koltuğa atanacak muhafazakar yargıçla ABD’nin 30–40 yıl boyunca muhafazakar bir Yüksek Mahkeme’yle yönetileceği ve bu mahkemenin kararları doğrultusunda Demokratların yapısal reformlarının engelleneceği umuduyla hareket ediyor.

“Demokratlar ise tam tersi, Yüksek Mahkeme içindeki son kalenin de yıkıldığı ve kazanılmış hakların elden gideceği endişesindeler.

“Bu kutuplaşma Amerika’daki belirli kimliksel haklar arasındaki kültürel ayrışmayı ve seçimlere katılımı artırabilir.”

Ginsburg’un ölümünün ardından Washington DC’deki Yüksek Mahkeme binası önünde bir araya gelen ABD’liler. (Reuters)

Trump, seçim sonrasını beklemeden Ginsburg’un yerine yeni bir yargıç atamak isterken, Senato’daki Cumhuriyetçiler de Trump’ın belirleyeceği adayı onaylayacaklarını ifade ediyor.

Cumhuriyetçilerin Senato’da yaptığı değişiklikle, yeni üyenin onaylanması için sadece 51 oy gerekiyor. Daha önce bu onay için nitelikli çoğunluğa, yani Senato’nun 100 üyesinden en az 67’sinin onayına ihtiyaç duyuluyordu. Cumhuriyetçilerin Senato’da 53 koltuğu varken Demokratlarda da bu sayı 47. Bu da, yeni üye belirlenirken 3 Cumhuriyetçi’nin Demokratlarla hareket etmesi halinde Yüksek Mahkeme’nin yeni üyesinin Başkan Yardımcısı Mike Pence’in eşitliği bozacak oyuna bağlı olarak seçileceği anlamına geliyor.

Başkan adayı Biden’ın başını çektiği Demokratlar, Yüksek Mahkeme’ye kimin atanacağına Kasım ayında seçilecek yeni başkanın karar vermesi gerektiğini savunurken, Cumhuriyetçiler arasında da atamanın seçim öncesi mi, yoksa seçim sonrası mı yapılması konusunda görüş ayrılıkları var. Hafta sonu iki Cumhuriyetçi senatör, Trump’ın yeni Yüksek Mahkeme yargıcının seçim öncesi atanmasına açık bir dille karşı çıktı.

Neler okudum?

Ruth Bader Ginsburg’la ilgili ilk haberimi, Kasım 2018'de kaburgalarını kırması üzerine T24'te yapmıştım. Hayatını kaybettikten sonra da kişisel bir merakla birçok şey okudum. Aklıma takılanları da, Twitter’daki konuya dair yorumlarının ardında Yunus Emre Erdölen’e sordum. Yukarıdaki metin aslında onun cevaplarından benim kadar diğerleri de yararlansın diye yazıldı.

T24'te konuya dair yaptığım ilk haber, Erdölen’in konuya dair geniş değerlendirmeleri ve okuduğun içeriklerin sıralı tam listesi aşağıda…

Gonca Tokyol
Gonca Tokyol

Written by Gonca Tokyol

Freelance journalist, former senior editor and reporter at T24. Covered a wide range of issues - from terrorist attacks to protests, elections, refugee crisis.

No responses yet