“Gribim canım hiç öpmeyeyim” | Türkiye’de acil servisler: Hem vatandaş hem doktorlar hem de ‘sistem’ hasta
Dünyanın gündeminde Çin’de yüzlerce kişiyi etkileyen, en az dokuz kişinin ölümüne sebep olan ve insandan insana bulaşabildiği açıklanan ‘Koronavirüs’ varken; Türkiye’de de üst solunum yolları hastalıklarının mevsimsel olarak sık görüldüğü, buna bağlı olarak da acil servis başvurularının zirve yaptığı bir dönem yaşanıyor.
Ülkenin dört bir yanındaki acil servislerden doluluğa dair haberler gelirken; doktorlar ise mevsimsel olarak yaşanan yoğunluğu sağlık sistemindeki sıkıntıların artırdığı yorumunda bulunuyor. Vatandaşların hangi rahatsızlıklarda hangi kademe sağlık hizmetine başvuracağını bilmemesinin kendilerini daha da hasta etmesinin yanı sıra sağlık personelini de etkilediğini kaydeden doktorlar, Türkiye’deki acil servislere bakıldığında ortaya çıkan tabloyu değerlendirince hem vatandaşların hem sağlık personelinin hem de sistemin hasta olduğunu söylüyor.
33 yaşındaki Doktor S., nöbetten çıkıp da evine yürürken yaptığımız telefon konuşmasında “Tabanlarım patladı, bugün en az 4 kişiyi entübe ettim” diyor. Sesi yorgun. S.’ye göre, yılın bu dönemlerinde acil servislere üst solunum yolu hastalıkları sebebiyle yapılan başvuruların artması normal ancak hasta sayısının her geçen yıl bir öncekinin üzerine çıktığının altını çiziyor.
2017'de acil servislerde 84 milyondan fazla muayene gerçekleştirildi, sayı her yıl yüzde 10–15 artıyor
Sağlık Bakanlığı’nın Türkiye’de acil servislere yönelik hasta başvurularına dair açıkladığı son veri 2017 yılına ait. Buna göre, 2017 yılı Ocak-Ekim döneminde acil servislerde yapılan toplam muayene sayısı 84 milyon 545 bin olmuş. Türkiye İstatistik Kurumu’nun son açıkladığı verilere göre, 31 Aralık 2018 tarihi itibarıyla Türkiye’nin nüfusu 82 milyon 3 bin 882 kişi.
Türk Tabipler Birliği (TTB) Genel Sekreteri Bülent Nazım Yılmaz, bakanlığın istatistikleri paylaşmasının ardından yaptığı açıklamada Türkiye dışında nüfusun üzerinde acil başvurusunun yaşandığı ülke olmadığı yorumunda bulunuyor.
Bakanlık son olarak 2017 verilerini açıklasa da acil doktorları deneyimlerine dayanarak son iki senede hasta sayısının her yıl yüzde 10–15 civarında arttığını söylüyor. Sağlık Bakanlığı’nın Ocak ayı başında yaptığı açıklama da doktorların tespitini onaylar nitelikte. Bakanlık, Kasım-Aralık aylarında geçen yılın aynı dönemine oranla acil servislerde yüzde 10’luk bir başvuru artışı yaşandığını belirtiyor.
Acil servislere başvuru neden artıyor?
Acil Tıp Uzmanları Derneği (ATUDER) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Başar Cander de acil servislere başvuru sayısında her yıl yaklaşık yüzde 15 artış olduğunu belirtiyor. Bu oranın, Türkiye’nin nüfus artış hızından fazla olduğunu kaydeden Cander, vatandaşların acil servislere yönelmesinin nedenlerini şöyle özetliyor:
“Hastaların polikliniklerde hastane hizmetlerine ulaşamaması bir kısırdöngü yaratıyor. Poliklinikte hizmet alamayınca acil servise geliyor hastalar, yeterli değerlendirme olmayınca da polikliniklere yönlendiriliyorlar. Polikliniklerde yeterli hizmeti alamayanlar yeniden acil servisleri dolduruyor.
Acil servisler amacı dışında kullanıldığı için de yoğunluk artıyor. Sistem öyle ki, bir şekilde doktorların yükünü azaltmak için de bu yapılabiliyor. Sıra kalabalık, randevu yok, acile yönlendiriliyor hastalar.”
“Yeni sistemde hastalar fiziken değil internet üzerinden evde sıra bekliyor, alamayanlar da acil servislere yönlendiriliyor”
İzmir’de bir hastanenin acil servisinde görev yapan Doktor Coşkun Kahraman da yaşanan yoğunluğun sebepleri arasında poliklinikten kayan hastaları gösteriyor. Polikliniklere yeteri kadar erişemeyen vatandaşların acil servislerdeki hasta yükünü artırdığını söyleyen Kahraman, şöyle devam ediyor:
“Yeni sağlık sisteminde hastalar artık fiziken sıra beklemiyor, internet üzerinden evde bekliyor. Sıra alamayanları da acil servislere yöneltmeye başladılar. Bakanlık bunu bilinçli olarak da yapıyor. Şu anda acillere poliklinik ekleme çabasındalar. Kulak-burun-boğaz doktoru poliklinik sonrasında acilde klinikte açıyor. Bunun gibi manevralar acil servislerin yükünü daha da artırdı. Birinci basamak hekimliklerinin güçlendirilmesi gerekirken, polikliniklerden acil servislere bir yönlendirmeleri oldu.”
İstanbul’da en yakın KBB poliklinik randevusu 8 gün sonraya
Her iki doktor da hastaların polikliniklerden randevu ya da hizmet alamamasının acil servislerdeki yükü artırdığına işaret ediyor. Türkiye’de Genel Sağlık Sistemi’ne (GSS) kayıtlı hastaların doktor randevusu alabildiği Merkezi Hekim Randevu Sistemi’nde (MHRS) semt ayırmaksızın İstanbul için yapılan bir aramada en yakın kulak-burun-boğaz doktoru randevusu 8 gün sonrası, 29 Ocak için alınabiliyor.
Hasta eğer sadece hastaneler değil semt poliklinikleri için de arama yaparsa bir gün sonraya randevu bulabiliyor ancak bu durum da her ilçe için geçerli değil. 30 ilçeli İzmir’de ise 6 farklı ilçede bir gün sonrasında kulak-burun-boğaz doktoru randevusu bulmak mümkün.
TTB Genel Sekreteri Yılmaz da hastaların muayene için randevu alırken ortaya çıkan uzun süreleri beklemek istemediği için acil servislere başvurduğu değerlendirmesini yapıyor.
“Sağlık okuryazarlığı çok düşük, üniversite mezunları bile bilgisiz”
Aile sağlık merkezlerinde (ASM) çalışan doktor arkadaşlarından ‘bakılacak hasta kotası’ geldiği yönünde duyumlar aldıklarını, bu durumun da hastaları acil servislere yönlendirdiğini söyleyen Kahraman’ın dikkat çektiği noktalardan biri de vatandaşların sağlık hizmetlerine ulaşım konusundaki eğitimsizliği. “Sağlık okuryazarlığı da ülkemizde çok düşük. Bizim ülke bu konuda cahil, üniversite mezunları bile bilgisiz. Hal böyle olunca da en ufak sıkıntıda acil servise başvuruyorlar” diyen Kahraman’a göre bu durum sağlık personelinin de daha çok hastalanmasına sebep olmuş:
“Hastalık sayıları bu sene sağlık çalışanları arasında da fazla, personelin daha fazla sayıda grip hastası olarak görmeye başladık. Herkes maskeyle dolaşıyor bulaştırmamak için.
“Tamam hastaneler hastane ama temiz ortamlar değiller, çalışanlar bile hastayken istirahatla geçebilecek durumdakiler acil servise geldiğinde birçok mikrop kapabiliyorlar. Kalp hastası olan bir teyzemiz televizyonda izlediği bir ilacı temin edip kullanayım diyor ama gribinde bize geliyor. Neyim olursa acil servis, neyim olursa polikliniğe gitmem gerekiyor diye bilmesi gerekiyor vatandaşların. Bunun için de devletin yönlendirmesi, eğitim vermesi şart.”
Yeşil alan: Hem kendilerini hem sağlık personelini hasta eden hastalar
Konuşması sık sık öksürükle kesilen Kahraman da hasta olan sağlık çalışanlarından biri. “Ben şu an gribim, 29 yaşındayım, ama tedavi için değil çalışmaya acile gidiyorum” diyen Kahraman’a göre, acil servislerin büyük bölümünü dolduran ‘yeşil alandaki hastalar’ bilinçsizce hem kendilerini daha çok hasta ediyor hem de sağlık personelini.
Hastanelerin acil servislerinde ismi Fransızca seçmek/sıralamak’tan gelen ‘triyaj sistemi’ uygulanıyor. Acil birime başvuranlardaki hastalığın ya da yaralanmanın şiddetini tanımlamak ve yaşam riski en fazla olanların belirlenmesini sağlamak için kullanılan bu sistem, farklı hastanelerce 3'lü ya da 5'li sınıflandırmalarla uygulansa da ‘yeşil alana’ temelde durumu acil olmayan, tedavi edilmesi en geciktirilebilecek hastalar alınıyor.
ATUDER Yönetim Kurulu Başkanı Cander de İzmirli meslektaşı gibi yeşil alandaki hastaların çokluğuna dikkat çekiyor. Acil servislerdeki yoğunluğun büyük bir kısmının yeşil alandaki hastalardan kaynaklandığını ifade eden Cander, halkın bu konuda bilinçlendirilmesi gerektiğini düşünüyor.
Doktor S., acil servislerde yeşil alana alınan hastaların hastanede bulunmasının kendileri için daha büyük bir risk yarattığını belirtiyor. “Aslında evde kalıp sıvı alsa, biraz dinlense daha çabuk kendini toparlayacak olan biri acile geliyor ve birçok farklı virüse, mikropa maruz kalma riskiyle karşılaşıyor” diyen Doktor S.’nin dikkat çektiği noktanın aslında Sağlık Bakanlığı’nın 6 Ocak tarihli açıklamasında da altı çiziliyor.
“Afette göreceğimiz yoğunluğu görüyoruz”
Bakanlık da acil servis doktorları gibi “Grip ve benzeri üst solunum yolu hastalıklarında vatandaşların öncelikle acil servislere değil, aile hekimine müracaat etmeleri gerektiğini” ifade ediyor ancak Doktor Kahraman geç kalındığını düşünüyor, bir de eleştirisi var:
“Bunun ya farkına çok geç vardılar ya da farkındaydılar çok geç önlem aldılar. Afette göreceğimiz yoğunluğu görüyoruz acillerde. Ben 2017’de 300–350 hasta bakıyordum, 550–600’e ulaştı. Bakanlık ve il sağlık müdürlükleri bu istatistikleri paylaşmada çekingen kalıyorlar çünkü çözülmesi gereken ciddi sorunlar olduğunu biliyorlar. Ama daha çok müşteri memnuniyeti üzerinden bir sağlık sistemi geliştiği için böyle devam ediyorlar şimdilik.”
Haberde görüşlerine başvurmak için aranan Sağlık Bakanlığı’nın ilgili birimleri ve İl Sağlık Müdürlükleri, konuya dair detaylı ve güncel istatistikleri paylaşmadı ve bir açıklama yapmadı.
Acil servislere kimler başvurmalı?
Sağlık Bakanlığı’nın son yaptığı açıklamada, kuzey yarım kürede ve Avrupa ülkelerine olduğu gibi Türkiye’de de üst solunum yolları hastalıklarının Ekim ayından başlayarak artışa geçtiği vurgulandı. Bu yıl saptanan virüs tipleri ve pozitiflik oranlarında olağanüstü bir durum söz konusu olmadığının altını çizen bakanlık, her yaşta görülebilecek bir hastalık olan gribin ‘risk gruplarında’ daha ağır seyredebildiğini hatırlattı ve özellikle bu gruptakilerin tedbiri elden bırakmaması gerektiğini belirtti.
Bağışıklık sistemini baskılayıcı bir tedavi gören ya da bu tarz çıktılara sahip hastalığı olan kişiler ile 2 yaşın altındakiler ve 65 yaşın üzerindekiler risk grubu içerisine giriyor. Doktorlar aynı zamanda kronik hastalığı olanların, astım, KOAH, bronşektazi gibi akciğer hastalıkları bulunan kişilerin ve şeker hastaları ile karaciğer/böbrek yetmezliği yaşayanların da risk grubunda olduğunu belirterek aşı olmalarını öneriyor.
Doktor Kahraman da kendisi ve meslektaşları gerekmediği halde acile başvuranlardan çokça yakınmışken aslında kimlerin gerçekten acile başvurması gerektiğini şöyle özetliyor:
“Üst solunum yolları enfeksiyonları, -daha çok da grip bazı yaş ve hastalık grupları için grip riskli hale gelebiliyor: 2 yaş altı, 65 yaş üstü ve ek hastalığı çok olan kişiler. Örneğin, birinin by-pass’ı, tansiyonu, şekeri vardır, kalp krizi geçirmiştir, KOAH, astımı vardır, akciğerle ilgili sorun yaratabilecek bir romatizmal hastalığı vardır; o zaman yaşından bağımsız şekilde acile gelmeli. Kemoterapi hastaları keza aynı şekilde, bağışıklık sistemini baskılayacak bir hastalığı olanlar hemen gelmeli.
“Onlara niye geldin demeden bakıyoruz zaten. Kimseye demiyoruz ama bahsettiğim hastaların tıbben de gelmesi gerekiyor. Grip olguları bazen ilerleyip zatürreye çevirebiliyor. Bu durumda zaten nefes darlığı, göğüs ağrısı gibi insanı tedirgin edecek şikayetler oluyor. Risk gruplarında bu kötüleşmenin ihtimali yüksek. Bütün vücuda yayılabilecek enfeksiyon tablosuna kolay çevirebilirler.
“Bu grubun dışında ateş, halsizlik, burun akıntısı, öksürük bu dönemlerde beklenen durumlar ama dirençli, düşürülemeyen ateş, sıvı ve gıda alımının olmaması, bilinç bulanıklığı gibi durumlarda acil servise başvurulması çok normal.”
Koronavirüs hakkında bilmeniz gerekenler
Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve bölge ülkelerin ardından son olarak ABD’de görüldüğü bildirilen koronavirüs, şimdiye kadar en az 9 kişinin hayatını kaybetmesine sebep oldu. Resmi açıklamalarda virüsün 400’den fazla kişiyi etkilediği belirtilse de uzmanlar bu sayının 2 binin üzerinde olabileceğini söylüyor.
Koronavirüsler, isimlerini zarlarından fırlayan çıkıntıların Güneş’in halelerine, yani koronalarına benzemesinden alıyor. Hem insanları hem de hayvanları enfekte edebilen koronavirüsler yaygın soğuk algınlığından SARS benzeri kritik durumlara uzanan bir skalada solunum yolları hastalığına sebep oluyorlar. SARS, 2003’teki salgın sırasında dünya genelinde binlerce kişiyi eklemiş ve yaklaşık 800 kişi bu sebeple hayatını kaybetmişti.
Koronavirüsler, daha büyük bir virüs ailesi türü olsa da yeni keşfedilen türle birlikte sadece 7 tanesi insanlarda da görülüyor.
Semptomlar neler?
Koronavirüsün etkilediği hastalarda yüksek ateş, solunum güçlüğü ve akciğer lezyonları görünüyor. Kritik olmayan vakalar gribi ya da kötü bir soğuk algınlığına benzeyebiliyor, bu sebepten de teşhis edilmesi zorlaşıyor. Virüsün kapılmasından ilk semptonların görülmesine uzanan kuluçka döneminin 2 hafta sürdüğü düşünülüyor.
Tedavisi var mı?
Koronavirüs kapan hastaları tedavi etmek için doktorların kullandığı spesifik bir yöntem yok. Doktorlar koronavirüslerin yarattığı semptomları ağrı kesici ya da ateş düşürücü ilaçlarla azaltmaya çalışıyorlar. ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri (CDC), oda nemlendiricilerinin ve sıcak dışın da boğaz ağrısı ve öksürük konusunda yardımcı olabileceğini belirtiyor. Hastalara bol sıvı almaları, dinlenmeleri ve mümkün olduğunca uyumaları tavsiyesinde bulunan doktorlar, standart bir soğuk algınlığından daha ağır semptomlar görülmesi halinde ise bir sağlık merkezine başvurulması gerektiğini söylüyor.
Kendinizi nasıl korursunuz?
Koronavirüslere karşı insanları koruyan bir aşı henüz piyasada yok ancak hasta insanlarla temastan kaçınarak riski azaltabilirsiniz. Gözlerinize, burnunuza ve ağzınıza temas etmekten mümkün olduğunca kaçının. Ellerinizi sık sık ve en az 20 saniye boyunca su ve sabunla yıkayın.
Eğer hastaysanız evde kalın ve kabalık yerlerden, başkalarıyla temas kurmaktan kaçının. Öksürürken ya da hapşırırken ağzınız ile burnunuzu kapatın. Temas ettiğiniz objeleri ya da yüzeyleri sık sık dezenfekte edin.
Dünya Sağlık Örgütü de solunum yolları enfeksiyonlarının yayılmasını önlemek için düzenli olarak ellerin yıkanması, öksürük ve hapşırık anında ağzın kapatılmasının yanı sıra çiftlik hayvanları ve vahşi hayvanlarla temastan kaçınılmasını da öneriyor.
İlk kez Aralık ayında görülen hastalığa yeni bir koronavirüsün sebep olduğu Ocak ayı başında Çinli araştırmacılar tarafından tespit edildi. O dönemde hasta olan 59 kişiden alınan örnekler incelendiğinde, virüsün olası kaynağı olarak Wuhan’daki Güney Çin Deniz Ürünleri Toptan Pazarı işaret edildi. BBC’ye konuşan Nottingham Üniversitesi’nden Profesör Jonathan Ball, “Geçmişteki salgınları düşünecek olursak, bir hayvan barınağından kaynaklanmış olmalı” yorumunda bulunurken, deniz ürünlerinin yanı sıra tavuk, yarasa, tavşan yılan gibi hayvanların da satıldığı pazar yeri kapatılarak ilaçlandı.
Yeni tür koronavirüs, Çin’in yanı sıra Japonya, Tayland, Tayvan ve Güney Kore’de de tespit edildi. Son durağı da ABD oldu. Virüsten hayatını kaybeden 9 kişinin tamamı ise Wuhan’ın başkent olduğu Çin eyaleti Hubei’de yaşıyordu.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) pazar gecesi koronavirüs gündemli acil bir toplantı gerçekleştirirken, Çinli bilim insanları da haftanın ilk gününde virüsün insandan insana bulaşabildiği bulgusunu kamuoyuyla paylaştı. WHO, çarşamba günü gerçekleştireceği toplantıda da koronavirüs salgınını ‘uluslararası bir sağlık aciliyeti’ olarak tanımlayıp tanımlamamayı görüşecek.
Dünyanın dört bir yanındaki havalimanlarında güvenlik önlemleri artırıldı. Sağlık bakanlıkları virüs konusunda kendi tedbir paketlerini vatandaşlarla paylaşırken, ABD’nin de aralarında bulunduğu çok sayıda ülkedeki havalimanlarında yolcular denetimden geçirilmeye başlandı.
Türkiye için risk var mı?
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, çarşamba günü yaptığı açıklamada koronavirüse ilişkin şu an Türkiye için herhangi bir risk söz konusu olmadığını söyledi ve Bakanlıkta virüs ile ilgili bir risk değerlendirme toplantısı yapılacağını ifade etti. Koca, “Dünya Sağlık Örgütü termal kamerayı Türkiye için önermiyor ama termal kamera dahil bütün hazırlıklarımızı yaptık” diye konuştu.
Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü yetkilileri de İstanbul Havalimanı’ndan Çin’e yolcu taşıyan hava yolu ile yer hizmetleri şirketleri ile bir toplantı yaparak virüsün belirtilerini ve alınan önlemleri anlattı. Şüpheli bir yolcu gördüklerinde hemen kendilerinin bilgilendirilmesini isteyen yetkililer, virüslü yolcu tespit edilmesi halinde özel kıyafetli ekiplerin hastayı hemen karantina odasına alacağını kaydetti.