Gonca Tokyol
6 min readOct 6, 2021

--

Türkiye ekonomisinin bir türlü geride kalmayan kötü günleri: Kooperatif marketler mutfaktaki yangını söndürür mü?

Eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Japon Nikkei ajansına yaptığı açıklamada “Türkiye ekonomisi için kötü günlerin geride kaldığını” söylediğinde 2020 yılı daha yeni başlamıştı.

Dünya, kısa süre için tüm hayatı ve küresel ekonomiyi derinden etkileyecek koronavirüs pandemisiyle henüz tanışmamıştı ancak Albayrak’ın da “Sizi öldürmeyen şey güçlendirir” ifadesiyle özetlediği üzere Türkiye ekonomisi halihazırda zor günlerden geçiyordu.

Türk Lirası, 2018’deki kur krizinde değerinin neredeyse yüzde 30’unu kaybetmişti ve 2019’un ikinci yarısında ekonomide büyüme kaydedilse de ülkenin badireyi atlattığını söylemek mümkün değildi. TL’nin ABD doları ile Euro karşısındaki değer kaybı, Albayrak’ın “kötü günlerin geride kaldığı” yorumunda bulunduğu günden sonra da yüzde 30’un üzerinde arttı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın faizlerin indirilmesiyle düşeceğini savunduğu enflasyon ise Albayrak’ın “görevden affını talep ederek” istifa etmesiyle sona eren 2020 senesini yüzde 12,5’ten açıp yüzde 14,6’yla kapattı. Yükselişini 2021’de de süren tüketici enflasyonu, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Pazartesi günü açıkladığı verilere göre Eylül’de bir önceki aya göre yüzde 1,25, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 19,58 yükseldi.

Kaynak: TÜİK

Merkez Bankası’nın “para politikalarını belirlerken odağına alacağını” belirttiği çekirdek enflasyon da önceki ayların aksine yükselişe geçerek bir önceki aya göre yüzde 1,51 ve geçen yılın aynı dönemine göre de yüzde 16,98 arttı.

TÜİK’in “itibarsızlaştırıldığı” gerekçesiyle hakkında suç duyurusunda bulunduğu Enflasyon Araştırma Grubu (ENAGrup) ise Tüketici Fiyat Endeksi’ndeki (TÜFE) son 12 aylık artış oranını yüzde 44,70 olarak hesapladı. ENAGrup’un hesaplamalarına göre enflasyon Eylül’de aylık bazda da yüzde 2.89 arttı. Bu artış İstanbul Ticaret Odası tarafından da yüzde 2,2 olarak kaydedildi.

Hayat pahalılığı ve enflasyon, muhalefetin iktidara yönelik eleştirilerinde büyük yer tutarken; ilk başlarda bu eleştirilere “Neymiş; millet açmış. Aç olarak dolaşanları buyurun, siz de doyuruverin!” şeklinde cevap veren Cumhurbaşkanı Erdoğan ise geçim sıkıntısının ülke gündeminde giderek daha fazla yer kaplamasıyla birlikte “enflasyonun yol açtığı hayat pahalılığı konusundaki sıkıntıyı” kabul etti.

Cumhurbaşkanı’nın “raflardaki fahiş etiketler” olarak nitelendirdiği sorundan 5 zincir marketi sorumlu tutmasıyla Ticaret Bakanlığı da bu şirketler hakkında müfettiş görevlendirildiğini duyurdu.

Fiyatlardaki artışın sorumlusu olarak zincir marketleri işaret eden Erdoğan, Pazar günü ise İstanbul’daki evinin yakınlarında bulunan Tarım Kredi Kooperatifleri’ne ait bir marketi ziyaret ederek, buradaki fiyatların gayet uygun olduğunu ve “bu marketlerin sayısının artırılması talimatı verdiğini” söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1.002 lira tutan market alışverişini nakit parayla ödedi. (Fotoğraf: Anadolu Ajansı)

Cumhurbaşkanı’nın bu açıklaması uzmanlar tarafından “etkili bir enflasyonla mücadele yöntemi” olarak görülmezken, muhalefet tarafından da eleştirildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) tarım konusunda en çok soru önergesi veren vekillerinden biri olan CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer de Erdoğan’ın market önerisiyle fiyatları düşürmenin mümkün olduğuna inanmıyor.

Tarım Kredi Kooperatifleri’nin daha önce Türkiye gündemine 2019'daki yerel seçimler öncesinde gerçekleştirilen “tanzim satışlar” döneminde girdiğini hatırlatan Gürer’e göre, o zamanki politikalar ve maliyetin altına yapılan satışlar kuruma zarar olarak yansıdı.

Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) dönem sonu şirket raporlarında, Tarım Kredi Kooperatifleri’nin 2019 ve 2020 senelerinde toplamda 100.000.000 Türk Lirası’na yakın net zarar bildirdiği, ancak 2021'in ilk yarısını 30.000.000 TL’nin üzerinde kârla kapattığı görülüyor.

Kurumun 2018 yılında 990 bin lira olan zararının, 2019 yılında 41 milyon liraya çıktığını aktaran Gürer, an itibarıyla kârda olan Tarım Kredi Kooperatifleri’nin “ticari işletmeler” olarak faaliyet gösterdiğini ve ürünlerin çoğunda rakipleriyle benzer fiyatlar sunan marketlerden bin tane açarak piyasayı dengelemenin mümkün olmadığı yorumunda bulunuyor.

AKP hükümetlerinde Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı da yapan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan da Gürer’le aynı fikirde. İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile gerçekleştirdikleri görüşme sonrasında yaptığı basın açıklamasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “market işletmeciliğine soyunmakla” eleştiren Babacan’a göre, Türkiye’de enflasyonu dizginlemenin yolu fiyatları maliyetleri düşürmekten geçiyor.

Türk Lirası bu yılın başından bu yana ABD doları karşısında yüzde 15'e yakın, Euro karşısındayse yüzde 10'dan fazla değer kaybetti. TÜİK verilerine göre konut kullanımına yönelik elektrik ve doğalgaz fiyatları da Ocak-Haziran 2021 döneminde bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde yüzde 11,7 ve yüzde 5,4 arttı.

İmalat ve işletme masraflarını düşürmeden fiyatları aşağı çekmenin mümkün olmadığını belirten ekonomi yazarı Uğur Gürses, “Marketin sattığı ürünü soğuk tutmak için harcadığı elektrik geçen seneye göre daha pahalı. Her açıdan maliyet artışı var, bunu market açarak çözmek mümkün değil. Tek sorumlu aracılar olsaydı, onların rolü her zaman için geçerli. Neden zaman zaman konuşuyoruz çünkü maliyet şokları var, yanlış ekonomi politikaları var. Makroekonomik politika yanlış” yorumunda bulunuyor.

Kişi başına düşen milli gelirin son yedi senedir gerilediği Türkiye’de, artan hayat pahalılığı ve enflasyon vatandaşın siyasi seçimlerine de yansıdı. Türkiye Raporu’nun 7–13 Eylül tarihlerinde gerçekleştirdiği ankette Adalet ve Kalkınma Partisi’nin oy oranı yüzde 29,9'la ilk kez 2002’deki oy oranının altına geriledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da bu durumun farkında olduğunu ve eşi Emine Erdoğan’la birlikte “marketlerdeki fiyatların pahalılığı” ve “tutumluluk” konusunda son dönemde verdikleri demeçlerin “hedef şaşırtma” amacı taşıdığını savunan Gürses, tüm bu çabaya rağmen vatandaşın durumunda farkında olduğunu belirtiyor.

“Enflasyon olgusunu dışsallaştırıp ‘birtakım aracılar ve tacirler spekülatif davrandığı için enflasyonla yüz yüzesiniz, müsrif olduğunuz için böyle oluyor’ diyorlar. Sanki insanlar fiyatları bilmiyormuş ya da hoyratmış da geçim sıkıntısı çekiyormuş gibi davranıyorlar. Millet sersem mi aldığı ürünün fiyatını bilmeyecek” diyen Gürses’e göre, “Mutfakta bir yangın var ve bunun müsebbibi aracılar ya da israf değil, makroekonomik politikalar.”

Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “fiyatlar noktasında gayet uygun olduğunu” söylediği kooperatif marketler, piyasadaki diğer alternatiflere kıyasla büyük bir avantaj sağlamıyor. CHP Milletvekili Gürer, “Üreticiden doğrudan alınan mallar dışındaki ürünler piyasa fiyatlarıyla aynı seviyede” derken, kooperatif marketlerle Türkiye’deki popülerlikleri son yıllarda giderek artan alt-segment marketlerdeki fiyaslar karşılaştırıldığında ürünlerin büyük kısmını farklı yerlerde daha ucuza bulmanın mümkün olduğu görülüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın market ziyareti fotoğraflarında görünen etkiletlerdeki fiyatları internette diğer marketlerle karşılaştıran Uğur Gürses de benzer bir sonuca ulaşmış. Cumhurbaşkanı’nın aldığı bir bisküviyi, başka bir zincir markette 1 lira daha ucuza bulabildiğini söyleyen Gürses’e göre, bu tarz fiyat farkları maaşı 88 bin TL olan Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “gayet uygun” olarak görülebilse de asgari ücretle geçinen biri için durum aynı değil.

“Zenginlerin harcamalarında gıdanın tuttuğu yer ile yoksulların harcamasında tuttuğu yer çok farklı. Çok lüks ürünler de alsanız gıdanın ederi belli, yoksulsanız da asgarisi belli. Sizin ben rahatça alabiliyorum dediğiniz yerde 1 liranın büyük önemi, marjinal faydası var. Halk Ekmek büfelerinin önündeki kuyruklar da bunun ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.”

TÜİK’in açıkladığı verilere göre TÜFE, Eylül ayında yüzde 19,58'e yükseldi. Merkez Bankası, enflasyonda yaşanan yükselişte enerji ve hizmet fiyat gelişmelerinin etkili olduğunu bildirdi. (Fotoğraf: Gonca Tokyol)

Uğur Gürses’e göre, belediyelerin sağladığı ucuz ekmeklerin dağıtıldığı noktaların önünde oluşan uzun kuyrukların yanı sıra, Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu olumsuz durumu gösteren bir diğer örnek de bazı marketler ile bankaların işbirliğinde başlatılan ancak gelen tepkilerin ardından kısa sürede sonlandırılan “market alışverişi kredisi” kampanyaları.

Pazarlarda açık deterjan satılmasının 2001 Krizi’nin “simgesi” olduğu yorumunda bulunan Gürses, süpermarketlerin alışveriş kredisi vermesinin de mevcut yoksulluk ve enflasyon açısından çok çarpıcı bir gösterge olduğunu söylüyor.

“Eskiden giyim için yapılırdı 70’li, 80’li yıllarda. Yüksek enflasyon göstergesi, çünkü maaşın eriyor. Alışveriş yapıyorsun, bir hesap açılıyor sana, oradan taksitle alıyorsun. Şirket de bu finansman giderini fiyatın içine yediriyor. Sen bunu daha ucuza alabileceğini biliyorsun ama kredi açtığı için oradan alıyorsun, bu bir açmaz aslında. Enflasyonist döngü açısından da olumsuz, ilave bir enflasyon getiriyor hane halkına ama geçim sıkıntısı insanları çaresiz bırakıyor. Başka bir yol kalmıyor…”

Seher Hanım, İstanbul Şişli’nin Feriköy ile Duatepe mahalleleri arasındaki çizgide bulunan Tarım Kredi Kooperatifi’nin marketine, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan duymasının ardından gelmiş.

Bir taraftan sebze-meyve reyonundaki fiyatlara bakarken, diğer taraftan da kulağındaki telefonun diğer ucundaki kişiye “Orada ne kadar havuç” diye soruyor. Daha ucuz. İlgiyle kendisini izlediğimi fark edince, biraz önce öğrendiği bilgiyi benimle de paylaşıyor: “Yan sokaktaki markette havucun fiyatı daha uygun, hem de daha bu sabah gelmişler.”

Kampanyalı ayçiçek yağının fiyatına bakarken, “Daha uygundur belki fiyatlar demiştim ama çok da bir fark yok” diyor. “Zaten artık bizim için uygun fiyat diye bir şey kalmadı.”

--

--

Gonca Tokyol

Freelance journalist, former senior editor and reporter at T24. Covered a wide range of issues - from terrorist attacks to protests, elections, refugee crisis.